top of page
eeeeee_edited.jpg

Nöroloji Uzman Dr. M.Kemal DEMİRKIRKAN

“GİDİYORLARSA GİTSİNLER” DEHŞETİNDEYİZ

14 Mart tarihinin hekimlerde özel bir yeri vardır. Gerek hekim olmam, gerekse Afyonkarahisar Tabip Odası yönetimlerinde uzun süreler görev yapmam nedeniyle 14 Mart tarihlerinde pek çok konuşma, birçok açıklama yaptım. Hekimlerin içinde bulundukları zorluklar nedeniyle birçok kez yöneticileri eleştirdim, sağlık camiasının sorunlarını ve çözüm önerilerini paylaştım. Sağlık yöneticileriyle sorunlarımız oldu, sıkıntılar yaşadık, ancak bu yıla kadar hiç bu kadar kötü hissetmedim, bu kadar dehşete kapılmadım. İktidara ilk geldiği günlerde “Ben hekime iğne yaptırmam diyen” Cumhurbaşkanı, bu kez sınırlarını daha da zorladı. Bayan muhtarlara bizleri şikayet ettiği konuşmasında, hekimlere yönelik "Gidiyorlarsa gitsinler" sözü sadece sağlık camiasının değil halkın da tepkisini çekti. Daha bir yıl önce pandeminin zor günlerinde balkondan hekimleri alkışlayan, herhalde başka bir Cumhurbaşkanıydı.

Acaba yeni bir gündem değiştirme oyununun mezesi olarak, sağlık camiasını kullanmayı mı düşünüyorlar diye de aklımdan geçiyor!

Bu konuşma, sağlık camiasında haklı tepkiye neden oldu. Öğrencisi, asistanı, pratisyeni, uzmanı, profesörü tüm sağlık camiası tek nefes oldu. Sosyal medyada çocuklarının tıp fakültesini bitirebilmesi için hangi zorluklarla göğüs gerdiklerini paylaşan anne-babalar, aldıkları öğrenim kredisini faiziyle ödediğini ifade edenler, tıp kitaplarının, araç gereçlerinin ne kadar pahalı olduğunu ifade edenler, “Tek memur maaşıyla iki kızını Tıp fakültesinde okutabilmek için sabahtan akşama adliyede çalışıp, akşamdan geceye evde dosyalarıyla çalışan memur babamın kemiklerini sızlattınız.” “Devlete borcumu intörnlükte, asistanlıkta, mecburide, uzmanlıkta fazla fazla ödedim! Bir borcum varsa anneme babamadır….”, “Pandemi başında “gidiyorsanız gidin” demiyordunuz, hatta gitmeyelim diye izin, istifa, emekliliği yasakladınız, bi zincire vurmadığınız kaldı. Pandemi bitti, işimiz bitti mi… biz sadece pandemide mi hekimdik?!” diye tepki gösterenler haksız mı?

“58 yaşında Organ Nakli Cerrahisi Profesörüyüm. Yaptığım işi yapabilmek için tam 19 yıl eğitim aldım. Gece gündüz çalışıyorum. Cumhurbaşkanı'nın dünkü beyanından sonra ABD'den gelen iki teklifi ciddiye alarak görüşmelerime başladım.” diyen hocamız, twitter üzerinden istifa mektuplarını paylaşan meslektaşlarım haksız mı?

Pandemi sürecinde yöneticilerin tüm yalanlarına rağmen canları pahasına toplum sağlığı için mücadele eden sağlık emekçileri, yaşadıkları sorunların sadece ücret konusuna indirgenmesine tepkili. Liyakat sorunu, uzun nöbetler, sağlık görevlilerine yönelik şiddet eylemleri, hastanelerin ekonomik sorunları nedeniyle mesleğinin gereklerini yerine getiremeyen hekimlerin birçok gerçek sorunu var. Bir doktoru 36 saat çalıştırıyorsunuz. Sırf kuyruklar oluşmasın diye 5 dakikada bir hasta bakmasını istiyorsunuz. Tepki gösterene “Gidersen git” diyorsunuz. Türkiye’de bir doktor, başka ülkelerdeki üç-dört doktorun yaptığı işi yapıyor. “Ülkemizde 165.363 doktor var. Bu, yaklaşık her 500 vatandaşa 1 doktor düştüğü anlamına geliyor. Bu sayıyı en kötü 350'ye çekmek gerekiyor, bunun için de 80 bin civarında doktorun işe alınması gerekiyor.” Hekimlerin sorunları sadece pandemi döneminde yada 36 saat süren yorucu bir nöbet sonrasında arabasıyla evine giderken, direksiyon başında uyuyakalıp kamyonun altında can veren asistan doktoru kaybettiğimizde, ya da acil serviste gebe bir sağlık çalışanı, hasta yakınları tarafından öldüresiye dövüldüğünde mi aklınıza geliyor.

“Son 10 yılda 5035 doktor (bunun 4583'ü son beş yılda) ülkeyi terk etmiş,18 ayda 8 binden fazla doktor istifa etmiş, sadece Ocak’ta 197 doktor yurtdışında çalışmak için başvurmuş ki 2022’de bu sayı 2 bin 500’ü bulacaksa bunun tek sebebi ücret olmamalı.”

Bizim, "Giderse gitsinler" diyen değil; "Gelin derdinizi anlatın, bu ülkenin size ihtiyacı var. Derdinizi çözmek bizim görevimiz" diyen yöneticilere ihtiyacımız var. Devlet adamlığı, halka hizmet bunu gerektirir.

Afyon Sağlık Bilimleri Üniversite hastanesinde hematoloji bölümünün de hekim yetersizliğinden kapanma durumunda olduğunu duydunuz mu? Hekim bulunmadığından bu bölümün kapatılacak duruma gelmesine üzülmüyor musunuz? Yerel medyada “Hematoloji Bölümü kapanmasın, doktor bulunsun” kampanyaları düzenleyenler, bu lüzumsuz konuşmalara karşı neden sessiz kalıyor. Bu söylemlerle bırakın Afyon'u, ülkemizde kalifiye hekim kalmayacak.

Bu gözler “Mecburi hizmete gelen doktorları ağaca bağlayın, kaçmasınlar. Askerden fazla para alıyorlar" diyen Kenan Evren'i de gördü, "Ne verirseniz verin bu doktorların gözü doymaz" diyen İmren Aykut'u da. Bu kulaklar "Doktorların eli hastaların cebinde" diyen Recep Akdağ'ı ve "Doktor efendi dönemi bitti." diyen Tayyip Erdoğan'ı da duydu. AKP'li Cumhurbaşkanı'nın “Varsın gitsinler” sözünün asıl bedelini maalesef toplum ödeyecek. Ancak bir gerçek var ki yukarıda adı geçen siyasetçilerin nasıl anıldığını zaman gösterecek. Onların hepsi gitti, gidiyorlar. Kalıcı olan hekimler oldu. Olacak.

Hiçbir yere Gitmiyoruz. Buradaydık. Buradayız. Burada kalacağız.

Son Söz; “Gitmek mi zor, kalmak mı zor”

Dr. M. Kemal DEMİRKIRKAN

Nöroloji Uzmanı

eeeeee_edited.jpg

Nöroloji Uzman Dr. M.Kemal DEMİRKIRKAN

AYNI GEMİDE MİYİZ?

AYNI GEMİDE MİYİZ?

Elektrik zamlarına gelen tepkilerin ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Ülkenin kazancından hep birlikte istifade ettiğimize göre külfetine de beraberce katlanacağız" dedi. Elindeki yüzüğü gösterip “Tüm servetim bu yüzük” diyerek başladığı siyaset yolculuğunda, en zengin liderler sıralamasında ilk sıralarda gösterilen Tayyip Erdoğan’ı, ülkenin bütün kaynaklarını sömürmekten bıkmayan “Beşli çeteyi”, çift maaş alan yandaşları bir kenara bırakıyorum, siz bu ülkenin nimetlerinden bunların onda biri kadar istifade ettiğinizi düşünüyor musunuz?

İstatistik rakamları ne diyor bakalım.

Dünya Eşitsizlik Raporu'na göre Türkiye'de gelir eşitsizliği son 15 yılda artmaya devam etti ve son üç yıldaki ekonomik yavaşlama tüm nüfus gruplarının gelirlerini azalttı. En yoksul yüzde 50'nin ortalama geliri yıllık 20.260 TL iken en zengin yüzde 10 bunun 23 katı kadar yani 463.020 TL kazanıyor. En zengin yüzde 10, tüm gelirin yüzde 54,5'ini alırken, en yoksul yüzde 50'nin payı sadece yüzde 12. Gelirden en fazla pay alan yüzde 10'luk kesimin geliri, en yoksul yüzde 10'luk kesimin gelirinin 14,6 katına ulaştı. Rakamların dili, külfeti çekenin yoksul emekçi halk kitleleri olduğunu ortaya koyuyor.

4 kişilik bir ailenin açlık sınırı ocak ayında, 4 bin 924 TL'ye yükseldi. Gıda dışında; barınma, ev eşyası, ulaşım, giyim gibi harcamalarının toplam tutarı olarak belirlenen yoksulluk sınırı da ocak ayında 15 bin TL'nin üzerine çıktı. Ülkemizde çalışanlarının nerdeyse yarısının 4 bin 253 TL olan asgari ücretle çalıştığını düşündüğümüzde nimetleri kimlerin paylaştığı sorusu karşımıza çıkıyor. Görünüşe göre zengin, zenginliğini daha da artırmaya, fakir ise elinde olanı dahi kaybetmeye devam ediyor.

Siz iktidar mensupları ve yandaşlarıyla aynı gemide olduğunuzu düşünüyor musunuz?

 

KİMLER MUTLU

TÜİK’in 2021 yılına ilişkin yaptığı ‘Yaşam Memnuniyeti Araştırması’na göre Türkiye'de mutlu olanların oranı yüzde 50'nin altında kaldı. Bu araştırma siyasetçiler için derin manalar ifade ediyor.  Araştırmaya göre mutlu olduğunu iddia edenlerin oranı yüzde 49,3’e olarak saptandı.

Yaş grubuna göre bakıldığında en mutlu olanlar 65 yaş ve üzerindekiler. Eğitim durumuna göre mutluluk düzeyi incelendiğinde, 2021 yılında en yüksek mutluluk oranı, yüzde 54,4 ile bir okul bitirmeyenlerde görüldü. Bunu sırasıyla, yüzde 51,4 ile ilkokul mezunu.

Aslında bu gruplar (65 yaş üzerindekiler ve eğitim seviyesi düşük olanlar) iktidarın değişmez seçmenleri değil mi? Muhalefetin bu seçmen grubunun beklentilerine kısa vadede cevap verebilmesi pek mümkün görünmüyor.

 

BOLVADİN BARAJI!

Çay  ilçemizin hemen arkasındaki vadiye yapılan Çay Barajı ile ilgili sorunlar bir türlü bitmiyor. Toplanan suyun 7 milyon metreküpü sulama için, 3 milyon metreküpü Çay ilçesinin içme suyu ihtiyacı için ve 5 milyon metreküpü ise Bolvadin ilçesinin içme suyu ihtiyacı için kullandırılması planlanan barajın yapımı sırasında 150.000 civarında ağaç kesildiği iddia edilmişti.  Çay ilçemize 1, Bolvadin’e 12 km uzaklıkta bulunan barajdan Çay ilçesine henüz su verilmezken, 3-4 aydan bu yana Bolvadin ilçesine su verilmeye başlandığı haberinin Bolvadin Belediye Başkanlığı tarafından açıklanması, Çay ilçemizde yaşayan insanlarının da haklı tepkisine neden oldu. “Eziyetini biz çektik, sefasını Bolvadin’liler sürecek” diyen Çay’lılar, kendilerini sahipsiz hissetmekte haksız mı?

Ayrıca bölge ekonomisinde çok önemli bir yer tutan Akşehir ve Eber göllerinde su seviyesi  günden güne azalırken, göllerimiz neredeyse kururken, bu iki gölün en önemli beslenme kaynağı olan  Sultandağları üzerine yapılan bu tür sulama barajlarının Akşehir ve Eber gölleri üzerine olumsuz etkilerini de tartışmak gerekir.

Son Söz; “Keskin dişli kaplana acımak, zavallı koyuna haksızlıktır” Atasözü

eeeeee_edited.jpg

Nöroloji Uzman Dr. M.Kemal DEMİRKIRKAN

ARALIK, KASIMDAN; OCAK ARALIKTAN DAHA KÖTÜ. ŞİMDİLİK, EN KÖTÜSÜ İSE ŞUBAT.

fty.jpg

Sosyal medyadaki “2002 yılında 32 TL’ye küçük altın alınıyordu, bugün bir kg hıyar alınıyor” paylaşımları, içinde bulunduğumuz durumu, vatandaşın alım gücündeki azalmayı kestirmeden anlatıyor. Ülke para birimimiz bir yılda yüzde yüzden fazla değer kaybetti. Türk Lirasındaki hızlı değer kaybı, kötü giden ekonominin en önemli göstergeleri arasında. Cumhuriyet tarihimizde ilk defa bir ABD Doları 18 lirayı geçti. Halen 13-14 TL. aralığında geziniyor. Ancak ekonomistler dolar/TL kurunun her an yeni rekorlar kırılabileceği konusunda endişeli.

Pandeminin de etkisiyle tüm dünyada enflasyon , emtia ve enerji fiyatlarında yükselme söz konusu, ancak Türkiye’de durum neredeyse felaket düzeyinde.  Dolar kurunun kağıt üzerinde yükselmesinden ziyade, günlük yaşantımıza olan etkileri, ülke insanının alım gücünde ortaya çıkan değişiklikler önemli. Ancak bu kriz bugün oluşmadı. Krizin ayak sesleri 4-5 yıldan beri duyuluyordu. Duyuluyordu da, duyması gerekenler bir türlü duymadı, duyamadı, duyurmadı.

***

Bir kg. Hıyar’ın 35 TL’ye satıldığı  bu günlere nasıl geldiğimizi anlamak için önce bu durumun kimlerin, hangi aymazlıkları sonrası ortaya çıktığını, ülkemizi yöneten ekonomi tayfasının konuya ne kadar hakim olduğunu anlamak gerekiyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

17 Ekim 2016 tarihinde yükselen dolar kuru üzerine dönemin Başbakanı Binali Yıldırım "Dolar, dolsa ne olur dolmasa ne olur?"  sözleriyle olaya ne kadar ciddiyetle yaklaştığını gösterdi.

11 Mayıs 2018'de ekonomi bakan Nihat Zeybekçi, 4.20 lirayı ulaşan dolar kuru karşısında,"Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen kurda yaşanan artışı kabul etmiyorum" diyerek, realiteyi reddeden ilk bakan olarak tarihe geçti.

Hemen ardından 10 Ağustos 2018'de Cumhurbaşkanı Erdoğan Rize'de yaptığı konuşmada; "Onların doları varsa bizim Allah'ımız var"  sözleriyle yeni ekonomi politikamızın ipuçlarını verdi.

12 Ağustos 2020 tarihinde TV programcısı Ahmet Hakan’ın "Dolar yükselince telaşlanıyorum. Eyvah diyorum, her şey pahalanacak. Endişelenmeli miyiz?'' sorusuna, Damat Bakan Albayrak'ın gülerek verdiği "Dolarla mı maaş alıyorsunuz? Dolar borcunuz var mı? Dolarla bir işiniz var mı?" sözleri her şeyin üzerine tüy dikti.

Ve nihayet 2021 sonlarında Cumhurbaşkanımızın 20 yıldan sonra aklına geliveren “Nass var, Nass” tartışmaları arasında, (tüm dünyanın tersine) Merkez Bankası politika faizlerini indirtmesi ile dolar adeta uçuşa geçti.

Aralık ayının, Kasım’dan kötü, Ocak ayının, Aralık’tan daha kötü, Şubat’ın ise Ocak’tan çok daha kötü olmasının  sebebini şimdi anladınız mı?

Bu kriz bir günde gelmedi. Kriz ve beraberinde getirdiği sefalet ben geliyorum diye diye, adeta bağıra bağıra geldi. Bizi yönetenler ise iktisat biliminin gereklerini yapmak yerine, algı politikaları ile insanları kandırmaya çalıştı.

Son Söz; “Kaptanı usta olmayan gemiye,  her rüzgar kötüdür.” George Herber

eeeeee_edited.jpg

Nöroloji Uzman Dr. M.Kemal DEMİRKIRKAN

ÇAY NEREYE ? / İLK ON MU? / HESAP HATALARI

Yeşil Çay, Afyonkarahisar’ın en eski ve güzel ilçelerinden biridir. Anadolu’nun kilidi olan Afyonkarahisar’ın, Ege’nin, Batı Akdeniz’in İç Anadolu’ya açılan kapısıdır. Bulunduğu bu kavşak noktası bile ilçenin gelişimi için çok önemliyken Çay ilçemiz maalesef küçülüyor. Nüfusu günden güne azalıyor. Yol üstü dinlenme tesisleri ve tarım, nerdeyse ilçenin tek gelir kaynağı durumunda. Haliyle ekmek parasını çıkaramayan gençler de hızla başka yerlere göç ediyor. 1965 yılında 27.291 olan nüfus, 2000 yılında 45.635 olur. 2021 yılı sonu nüfusu ise 31.777 olmuş. Afyon merkez ilçenin 1965 nüfusu 104.686, 2000 yılında 201.110, 2021 sonunda ise 313.067’ye yükselmiş. 2000 yılından bu yana merkez ilçe nüfusu %55 artarken, Çay ilçemizin nüfusu %31 azalmış. Neden?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bunda SEKA’yı haraç mezat satanların, Eber’in, Karamık’ın kurumasına seyirci kalanların, Çay’a Saat Kulesi dışında katkısı olmayan yönetenlerin günahı yok mu?

İLK ON MU?

Ülkenin karanlığa gömüldüğü, fabrikaların elektriğinin, doğalgazının kesildiği bu günlerde dünyanın ilk on ekonomisi arasına girme hayalimiz çoktan sona erdi. Ancak dünyada başka birçok konuda ilk on içerisindeyiz.

Mesela Küresel İflas Riskimiz, Venezuella, Yunanistan, Ukrayna, Pakistan, Mısır, Kıbrıs’ın bulunduğu listede onuncu sırada yer alıyor.

Yüksek enflasyon rakamlarında ilk ondayız

Asgari ücreti en düşük ülkeler arasında Avrupa ikincisi, kadın cinayetlerinde dünya birincisiyiz. Daha çok rakam var da. Sizleri sıkmayayım.

HESAP HATALARI

Ülkenin ve vatandaşın ekonomik durumu neden kötü diye düşünüp duruyorsanız, hiç düşünmeyin, kafa yormayın. Bizi yönetenler de öyle yapıyor. Kafalarına göre, vatandaşın hoşuna gidecek rakamlar uydurup ciddi raporların içine koyuyorlar. Bunlara inanıp iş yapmaya çalışanlarda dımdızlak ortada kalıveriyor. Sadece birkaç örnek yeter;

Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı geçen ay verdiği demeçte Ocak ayında bizi “eksi enflasyonun” beklediğini ifade etti. Ancak enflasyonu düşürsün diye atanan yeni TÜİK başkanı bile yıllık enflasyonu %48.69 olarak açıklayabildi. Akademisyenlerden oluşan Enflasyon Araştırma Grubu ise %114.87 olarak açıkladı.

2021 yılı Bütçesinde ortalama dolar/TL kuru 8.3, 2022 yılı için 9.27 olarak belirlenmişti. Ancak gerçekleşen rakamları hepimiz gördük. Henüz 2022 başındayız. Bugün için dolar/TL kuru 13.6 civarında seyrediyor. Diğer yandan MHP Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak “Dolar 18 TL’den, 13’e düştü, şükürler olsun” diye sevinmemizi öneriyor.

2021 yılı hedefi 1.317.733 olan Zafer Havalimanını 22.936 kişi kullanmış. Hata payı %98.2. Yüzde doksansekiz. 50 milyon euroluk yatırım maliyeti olan şirket bu yıl itibariyle yatırım maliyetini çıkardı. Önümüzdeki yıldan itibaren 20 yıl süreyle aldığı her kuruş şirkete ve ortaklarına(?) kar yazacak.

İşin en kötü yanı ise AKP Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş çıkıp “Herşeyin farkındayız” diyebiliyor. Farkındaysanız niye çözmüyorsunuz?Neyi bekliyorsunuz?

Son Söz; “Beceriksiz aşçı gitmeden yemeğin tadı düzelmez” Atasözü

IMG-20220207-WA0003.jpg
bottom of page